24 Ağustos 2009 Pazartesi

İtalya gezisinden akılda kalanlar

Üstünden biraz zaman geçmiş olsa da sonunda
bölüm bölüm yazıyorum İtalya tatilimi...

1 haftam yürümekle geçti. Hazır çoğu şey aklımdayken döküleyim dedim. Cumartesi gününden başlayalım. Havaalanına epey erken gittim. Buluşma saati geldiğinde büyük bir kalabalık kontuar önünde sıraya girmişti bile. Tek enayi benmişim sanırım. İlk kez turla yurtdışına çıkıyorum. Önceleri eğitim, haber vs gibi nedenlerle gittiğim için tur kültürüm hiç mi hiç yok. Neyse bu böyle yapılıyor deyip sıraya girdim ben de. İlk önce sıradaki yaklaşık 100 küsür kişinin tur yolcusu olduğuna inanmak istemedim. Sonra birçoğunun elinde tur şirketinin kağıtlarını görünce yandık dedim. Sırada ne tipler vardı… 5-6 valizle gelen aileler, tesettürlüler, emekliler, ilkokul çağındaki çocuklar, 3-4 yaşındaki çocuklar… Bir benim yaşıtım yoktu zaten. Ağlayan mızmızlanan çocukları görünce tatilin nasıl geçeveği konusunda fikir sahibi de oldum. Vize kontrolünden geçtikten sonra HSCB Premier’de birşeyler içtim, atıştırdım. Sonra da Venedik’e gitmek üzere uçağa bindim. Sabaha karşı Venedik’teydik. Otelimize yerleştik ve güzeeeel bir uyku çektik.

Venedik

İlk gün biraz yorgunluk vardı yolculuk nedeniyle. Otobüsümüze binip şehir merkezine gittik. Klimalı bir araçta rahat koltuklarda seyahat ettik. Dışarı çıkmak azap gibiydi zaten. Felaket bir nem ve sıcak bizi bekliyordu. İner inmez “Bu ne be???” dediğimi hatırlıyorum. Suları yüklenip başladık dolaşmaya. İtalya'da sokaklar binalar çok eski olduğu için şehirlerde otobüsleri dolaştırmıyorlarmış fazla. Kısaca sürekli yürümemiz gerekti. Hem de o havada. Aklımda olsun, bir daha kesinlikle ağustos ayında tatile çıkmam. Neyse, ilk gün meydanlarda dolandık daha çok. Her taraf turist. İtalyan görmek neredeyse imkansız ve aşırı bir kalabalık var. Rehberin sesini duymak ne mümkün. Aval aval baktık sağa sola. Her taraf turist derken, gördüğüm turistlerin yarısı Türk, yarısı Hintli.

Maskeler harikaydı ayrıca. Hani şu veba yüzünden yapılmış olan maskeler. İnsanlar yüzlerindeki yara bereleri saklamak için takmışlar bu maskeleri. Zaten her tarafta onlardan vardı.

Venedik'te gondola binmeden olmaz. Biz de bindik tabii. 6'şar 6'şar. Yarım saatlik bir tura çıktık. Gondolda şampanya da açtılar. İçtik bir güzel. Tam keyif insanları olduk yani. Yan yana giden gondollarda kaptanımız(??) diğer gondolu yürüten arkadaşıyla bol bol sohbet etti. Tabii anlamak ne mümkün. Köşelerden dönerken ayaklarıyla duvarlardan yardım alıyorlardı hep. Bir de bu gondollar özel yapımmış hep. Yani küreği bir sağdan bir soldan çekmek gerekmiyor. Ona göre yapmışlar. Ek olarak veba salgınından sonra hepsi siyaha boyanmış. Meşhur çizgili tişörtlerini giyip şapkalarını takıp yani üniformalarını giyip öyle çalışıyorlar.

İlk gün hiçbir ekstra tura katılmadığım halde hem yol hem de bu ülkenin havası beni çok yordu. Program da ona göre hazırlanmıştı sanırım. Serbest saatin bitmesini iple çektim. Buluşma noktasına giderken bir köprünün üstünde güzel kıyafetler içinde 2 İtalyan gördüm, onlarla da bir fotoğrafım olsun istedim. İlk günü de böyle bitirdim.